28 Kasım 2012 Çarşamba

Okullarda Kıyafet Serbest!!

 
Okullarda kılık kıyafet serbest olacakmış!.. Sevinmeli miyiz biz şimdi bu habere? Hazır mıyız peki buna?
Bir Ahmet tanıyorum ben, bir de Cem… Cem’den başlayalım önce. Her sabah servisle okula giden, annesinin “her gün aynı ayakkabıyı giyme oğlum, ayakların zarar görür” dediği fakat belli modellere bağlı kalınarak alınmış birkaç ayakkabısı olan Cem. Kahrederek giyerdi bu tarzı olmayan ayakkabıları. Formasının üzerindeki montunu değiştirebilir bazen farklı modellerle fakat o da okulda çıkarıldığı için pek göze batmazdı. Halbuki ne çok isterdi şu yeni alınan converslar okula gidebilmeyi.. Tarzının aslında nasılda müthiş olduğunu…
Gelelim Ahmet’e.. Evi çok yakın değildi okula fakat o her sabah yürüyerek giderdi okula. Okul için alınmış tek montu ve tek ayakkabısıyla. O gayet memnundu halinden. Sıcak tutsun diye formanın altına giydiği kazağının yıpranmışlığını kimsenin görmemesinden… Eskimiş pantolonunu giymek zorunda kalmadan formasına ait pantolonu giymekten.. Herkes neredeyse aynıydı işte, kimse üzerindekileri değiştirmediği sürece. Ahmet’in yaşadığı zorlukları, ailesinin durumunu, çoğu arkadaşından daha kötü durumda olduğunu, içindeki kazağın yırtık olduğunu kim nereden bilebilirdi? Cem’in üstündeki kıyafetlerin parası belki de Ahmet’in babasının aldığı maaş kadardı…
Günün birinde ülke çağ atlar ve okullarda kıyafet serbestleşir. Cem hayatından oldukça mutludur artık. Her gün birini çıkarıp diğerini giydiği kıyafetler, markalar ve bunlarla her geçen gün artan tüketim çılgınlığı. Ahmet ise artık üzerindeki çelik zırhı çıkarmış gibidir. Pazardan alınmış birkaç parça eski ve biraz da küçük gelen kıyafetinden başka giyecek bir şeyi yoktur. Her gün değil en fazla haftada iki kez değiştirebilir kıyafetlerini. İçerler bu duruma, iyice kapanır içine, siner bir köşeye. Kimseyle pek konuşmaz. Teneffüslere bile çıkmaz bazen. İyice yalnızlaştırır kendisini ve sonra bir gün okula da pek az gelmeye başlar. Başka yerlere gider vakit geçirir. Sonraları hiç uğramaz olur okula. Nerelerde ne yapar kimse bilmez sonra…
Böylesine uçlarda yaşayan bir ülkenin vatandaşları değil miyiz bizler? Daha büyükler, yetişkinler bile hazmedememişken bunca ayrılıkları, ufacık bedenler nasıl hazmedecekler böyle büyük ayrımcılıkları? Çağ mı atlamış olacağız ya da çok mu demokratik olacağız. İlle de yapılacaksa daha vakitli olmalıydı… Ne zaman bilinmez tabi, henüz değil ama, Türkiye hazır değil buna…
Akrabasının kolundaki 2 bilezik için plan yapıp öldüren, çocuklarını gözünü kırpmadan satan, ufacık bebelerin yüzünü gözünü morartana kadar döven bir ülkede bu ani değişim biraz fazla değil mi? Biraz daha beklenemez miydi? Gençlerin çılgınca bir şekilde marka, tarz vs düşkünlüğünün olduğu bir dönemden geçiyoruz ülkece… Birde özenip özenip içinde patlayan kesimler var tabi. İşte asıl sıkıntı burada. Sen, zaten hayatının her evresinde ezilmiş o çocukları yaşıtlarıyla bütün günlerini geçirdikleri okullarda da ezersen artık ne hırsızlığın ne şiddetin ne şerrin önüne geçemezsin. Ezilen çocuk belki bilerek ya da bilmeyerek kendisini başka bir alanda güçlü hissetmenin yada hissettirmenin yolunu arayacak. Baskın olmanın yolunu arayacak. Bunu ya şiddetle yapacak ya da başka türlü yollara sapacak. Başka çevreler edinecek mesela… İyi olmayan çevreler, sapkın çevreler belki… Pusuda bekleyen zehir tacirlerinin, et satıcılarının iştahını kabartmış olacaksınız. Çocuk ve ergenlerden bahsediyoruz. Emin olun bunları yapmayacak kadar olgun düşünebilen çok az çıkar aralarında. Peki sizler bu çocuklara bunları yaşatmaktan dolayı günün birinde kendinizi nasıl hissedeceksiniz? Bu çocuklara ayrımcılığı gözlerine sokarak bu ülkeye çağdaşlık değil olsa olsa kominizm gelir.
28.11.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BlogOkulu Gadgets